4 Nisan 2018 Çarşamba

Dünyanın Kaderini Değiştiren İnanılmaz Tesadüf

Dünyanın Kaderini Değiştiren İnanılmaz Tesadüf 


Öyle bir tesadüf düşünün ki bir kaç dakika sonra gerçekleşse şu anda dünya çok farklı bir yer olabilirdi. Ancak sadece bir kaç dakikalık zamanlama sonucunda dünyanın kaderi öyle bir değişti ki, hiç bir şey eskisi gibi olmadı. Dünyanın kaderini değiştiren inanılmaz tesadüfün detayları, gezegenimizin geleceğini direk olarak etkilediği gibi, o tarihten sonra hiç bir şey eskisi gibi olmadı.

 65,5 milyon yıl önce

Bahsettiğimiz yıl, dünyada daha fazla canlı türünün yaşadığı, dinozorların soylarının henüz tükenmemiş olduğu yıllar. 

 Meteorun dünyaya düşmesi

Bilim insanları dinozorlarla beraber binlerce canlı türünün yok olmasına, dünyayı buzul çağına sokup, karanlığa mahkum eden meteorun sırrını sonunda çözdüler. 

 Tesadüfü ölümcül kılan zamanlama

En az meteorun büyüklüğü kadar önemli olan ve felaketin büyüklüğünü tüm dünyaya yayan olay zamanlama. 

 Tesadüfün kritik zamanlaması

Milyarlarca yıllık yolculuğun ardından koca evren de dünyaya doğru gelmesi inanılmaz bir tesadüfken, eğer bir kaç dakika sonra düşmüş olsaydı gezegenimiz buzul çağına girmeyecekti.

 İnanılmaz tesadüf

Şu an Meksika sınırlarında bulunan Yucatan yarım adasına düşen meteor eğer başka bir yere düşmüş olsaydı veya da bir kaç dakika sonrasında düşmüş olsaydı okyanusa düşecekti. Çünkü dünya saatte 1670 km hızla döndüğü için, düştüğü yer okyanusa denk gelecekti. 

Dünyanın Kaderini Değiştiren İnanılmaz Tesadüf

12 km çapında olduğu düşünülen meteor, Meksika’nın Yucatan Yarımadası’na düştüğünde tam da kükürt yoğunluğunun yüksek olduğu bir bölgeye düştü. Bu felaketin etkilerini üst boyutlara çıkardı ve zehirli gazları atmosfere göndererek güneş ışınlarının dünyaya ulaşmasını engelledi. Sonrasında buzul çağına girdiğimiz gibi uzun yıllar devam edecek karanlık bir gezegen meydana getirdi. Sebep olduğu diğer doğal felaketler de cabası (tsunami, depremler vb.). 

 Kraterin büyüklüğü

Çapı yaklaşık 100 km olan krater yaklaşık 30 km derinliğe sahip. Bu da felaketin etkilerini daha fazla ortaya çıkarıyor. Düştüğü bölgenin yapısal özelliği ise felaketin etkilerini kat be kat arttırdı. Durumu şöyle anlayabiliriz; Amerika’nın Hiroşima şehrine attığı atom bombasının çıkardığı enerjinin 1 milyar katı. 1,5 milyon yıl boyunca Karadeniz’i 2 kez doldurmaya yetecek kadar volkanik lav da çarpışma sonrasında ortaya çıktı. 

Kaynak: Mor Çizme - Mor Çizme İlginç - Mor Çizme Tarih

Veri Madenciliği Vereceğimiz Her Kararı Etkiliyor

Veri Madenciliği Vereceğimiz Her Kararı Etkiliyor


Kişisel bilgilerimize olan izinsiz erişimleri ve kullanımları engelleme çabalarını bir kenara bırakın, artık veri madenciliği ile kişisel bilgileriniz herkesin elinde. İnternet kullanımın yaygınlaşması ile başlayan veri madenciliği, akıllı telefonların ve özellikle de sosyal medyanın insan hayatının bir parçası haline gelmesiyle artık en çok para kazandıran sektörler arasında. Peki, veri madenciliğinin insan hayatı üzerindeki etkisi gerçekten korkulduğu kadar büyük mü? Şöyle söyleyelim; Günlük hayatınızda karşılaştığınız en küçük tercihlerden hayati önem taşıyan yüksek derecede önemli kararlara kadar sizi her şekilde etkileyebilir. 

 Veri madenciliği nedir?

Veri madenciliği nedir; İnsanların kişisel bilgilerinin en ince detaylarından, kitlesel gurupların davranışlarına kadar her insanın ve gurubun, tercihlerini, hareket ve davranışlarını sadece internette yer alan verileri kullanarak analiz etme, istatistik haline getirme işlemi diyebiliriz. Her geçen gün büyük şirketler tarafından finanse edilerek geliştirilen algoritmalar sayesinde, veri madenciliği dijital dünyanın en kritik sektörü haline geldi. 

 Veri madenciliği ne işe yarar?

Veri madenciliği ne işe yarar; Veri madenciliği sayesinde kişisel verileri guruplandırabilir (cinsiyet, ülke, lokasyon, hobiler vb.), bu hareket ve tercihler, belirli bir amaç doğrultusunda yönlendirilebilir. Yani hobileriniz doğrultusunda hangi kıyafetleri satın alacağınızdan nerelere gideceğinize, hangi arabayı beğeneceğinizden, hangi ideolojik görüşü benimseyeceğinize kadar yönlendirilebilirsiniz. Bu durum da doğal olarak veri madenciliğine en fazla yatırım yapanların neden küresel çaptaki ticari şirketler olduğunu açıklıyor. 

 Sistem nasıl işliyor?

Amerika’da yapılan bir araştırmada, hiç tanımadığınız bir kişinin sadece güvenlik kamerası ile alınmış fotoğrafı üzerinden, kişinin kişisel hayat bilgilerinin %80’lık bir bölümüne ulaşmanız mümkün. İlk olarak sisteme yüklenen fotoğraf, internette yer alan tüm fotoğraflarla eşleştirilip kişinin sosyal medya hesaplarını, adresini, çalıştığı iş yerini ve hatta günlük hayatında en sık kullandığı yol güzargahına kadar tüm bilgileri belirleyip guruplandırıyor. Bu sayede global şirketler, en sık bulunduğunuz yerlerden, çalıştığınız sektöre ve hobilerinize kadar tüm tercihlerinizi öğrenip, hangi markaları satın almanız gerektiği, hangi yerlerde yemek yemeniz gerektiği konusunda sizi yönlendirmeye çalışıyor. 

Sosyal medyanın veri madenciliği üzerindeki etkisi

Her gün 2 milyarın üzerinde insanın aktif durumda olduğu sosyal medya platformlarına 100 milyonlarca fotoğraf ve sayısız veri yükleniyor. Sürekli geliştirilen yazılımlarla da bu veriler istatistiksel analizlere dökülüyor. Yani bir nevi bizi yönlendirmeleri için gereken veriyi yine biz yaratıyoruz. Aslında bu henüz farkında olmadığımız bir savaş. 

 Aslında yeni bir uygulama değil

Sosyal medyanın ve internetin henüz bu kadar yaygınlaşmadığı, akıllı telefonların henüz yayılmadığı ve internette bu denli verinin olmadığı dönemlerde telefon operatörleri şu anki duruma göre ilkel sayılabilecek düzeyde bu sistemi uyguluyordu. Kişisel cep telefonu bilgilerinizi şirket ve kurumlara pazarlıyorlardı. 

 Uygulama hala devam ediyor

Telefon operatörleri sizin kişisel bilgilerinizi ve telefon numaralarınızı, sizden izinsiz olarak istedikleri kurumlarla paylaşmaya hala devam ediyor. Pazarlamacıların sizin cep telefonunuza ulaşması veya da telefonunuza sürekli reklam mesajlarının gelmesinin nedeni bu. Tabii ki bu durum veri madenciliğinin en ilkel versiyonu. Telefonunuzdan internete her girdiğiniz an da, veri madenciliğinin yönlendirmesine giriyoruz. Hatta her lokasyon paylaşımında, her sosyal medya kullanımında da bu yönlendirmeleri daha da etkili kılıyoruz. İşin daha vahim tarafı da içinde bulunduğumuz zamanda mevcut durumu düzeltmenin her hangi bir yolu yok gibi görünüyor. 

Kaynak: Mor Çizme - Mor Çizme Teknoloji - Mor Çizme İlginç

Ayakkabı Alırken 2 Kez Düşünmenize Neden Olacak, Ayaklara Zarar Kadın Ayakkabıları

Ayakkabı Alırken 2 Kez Düşünmenize Neden Olacak, 
Ayaklara Zarar Kadın Ayakkabıları


Kadınların en büyük tutkuları arasında tabii ki de ayakkabılar yer alıyor, ayakkabılar bizim en büyük önceliklerimizden biri ama zararlı ayakkabılar ve özelliklerini gözden kaçırmamak gerek. Görünüşü ile bir anda kadınların beğenisini üzerine toplayan ayakkabılar aslında o kadar masum mu? Hiç farkında olmadan ve çok beğenerek aldığımız ayakkabılar ile birlikte ileride bizi hangi sağlık problemleri bekliyor? 

 Düz tabanlı ayakkabı zararları

Zararlı ayakkabılar listesine, son yıllarda oldukça rağbet gören ayakkabı modellerinden biri olan düz taban ayakkabılarla başlayalım. Babetlerden diğer tüm düz taban ayakkabılar ayak sağlığı için ciddi tehdit oluşturuyor. Özellikle parmaklarda şişliklere ve taban çökmesine neden olan düz taban ayakkabılar, sık giyildiği süreler içerisinde ayağımızın yaranma ihtimalini de arttırıyor. Uzun süre düz taban ayakkabı giyildikten sonra ayağımızda bıraktığı ağrılar ise cabası. Ayakkabı tercihiniz genel anlamı ile bu yönde ise düz taban ayakkabı zararlarını tekrar gözden geçirmenizde fayda var. 

 Topuklu terlikler zararları

Topuklu terlik modellerinin tercih edilmesinde en büyük etkenlerden biri de bacaklarınızı uzun ve bileklerinizi ince gösteriyor olmaları. Görünüm açısından bir çok kadının tercihleri arasında yer alsa da özellikle vücudumuzun dengeyi sağlama konusunda ciddi problemlere iten bir tercih. Vücudunuz zaman içinde denge problemi yaşarken (özellikle yürürken) aynı zamanda topuklarınızda oluşan çatlaklarında en büyük etkenlerinden biri de topuklu terlikler. Bacaklarınızı uzun ve bileklerinizi ince göstermesi çok güzel ama aynı zamanda topuklarınızda oluşturacağı çatlaklar ile topuklu terlikler zararları açısından faydalarını geride bırakıyor. 

 Espadriller zararları

Ayağınıza sunduğu rahatça nefes alma ve rahatlığı açısından oldukça tercihe dilen Espadriller, düz taban olmalarının zararlarını da barındırmaya devam ediyorlar. Genel anlamı ile düz taban ayakkabıların yarattığı olumsuz etkilerin aynısını zaman içinde kullanıcıya yansıtıyorlar. 

 Parmak arası terlik zararları

Yaz aylarının vazgeçilmezleri arasında yer alan ve ilk bakışta oldukça masum görünen parmak arası terlikler zararlarına bakıldığında aslında o kadar da masum değiller. Uzun süre giydiğinizde parmak aranızda oluşacak olan nasırlara bir kere hazırlı olun. Yürüme zorluğu ve taban etkisine deyinemeyeceğiz ama size tavsiyemiz, parmak arası terliklerinizi plaj dışında tercih etmemeniz. 

 Sivri uçlu ayakkabı zararları

Gece kıyafetlerimizin bir çok kez değişmez tamamlayıcısı sivri uçlu ayakkabılardır. Ancak çok istisnai durumlar dışında çokça tercih ettiğimiz bir modelse, sivri uçlu ayakkabı zararlarını duyunca alışkanlıklarınız değişebilir. Zamanla ayağınızın şeklinin değişmesine sebep olan sivri uçlu ayakkabılar, ayak parmaklarınızdaki kan dolaşımını tamamen olumsuz etkiler. Hatta ileri seviyelerde parmaklardaki kan dolaşımı durma noktasına kadar gelebilir. Bu durumda bildiğiniz üzere varise yol açar. Sinirleri sıkmasından dolayı sizde yaşatacağı kronik ağrılar ise tuzu biberi olur. Size tavsiyemiz, çok özel gecelerde ve çok büyük istisnalar dışında sivri uçlu ayakkabıları tercih etmememiz. 

 Platform ayakkabı zararları

Eğer bel ağrıları çekiyorsanız, kesinlikle platform topuklu ayakkabılardan uzak durmanız gerekiyor. Ayrıca yürürken, ayaklarımızda olması gereken bazı eylemler vardır. Ayağımızı topuktan parmak uçlarına doğru hareket ettirmemiz gibi. Bu sağlıklı yürüyüş için en önemli etkenlerden biridir. Ancak platform topuklu ayakkabı zararları içerisinde belki de en önemlilerinden biri de bu. Platform ayakkabı ile yürürken ayağımız hareket etmez. Bu da yürürken yapmamız gereken doğal hareket eyleminin gerçekleşememesi anlamına geliyor. Ayrıca bu durumun sonucunda ayaklarınızdaki kaslar çalışmayacağı için doğal olarak bacak kaslarınıza gereğinden fazla ve orantısız bir yük binmesi anlamına geliyor. 

Aşırı yüksek ayakkabı zararları

Uzmanlar ideal topuklu ayakkabının en fazla 5 cm uzunluğunda olması gerektiğini söylüyorlar. Ancak aşırı yüksek ayakkabıların görünümde sağladığı avantajlardan dolayı son yıllarda moda dünyası bu konuyu pek de dikkate almış gibi görünmüyor. Sürekli yüksek topuk ayakkabı giyen biri iseniz, bacaklarınızda oluşan ağrıların zamanla kalıcı hale geleceği gerçeğini unutmamanız gerekiyor. Ayrıca ilerleyen yaşlarda aşırı yüksek topuklu ayakkabı zararlarının belki de en büyük tehlikesi ile de karşı karşıya gelebilirsiniz. Çünkü ilerleyen yaşlarda kemik bozukluğu da yüksek topuklu ayakkabı sevenleri bekleyen tehlikeler arasında. Zararlı ayakkabılar hakkında daha bilinçli davranarak ve onları daha az kullanmaya özen göstererek ilerde oluşabilecek sağlık problemlerini engellemek yine bizim elimizde. 

 Kaynak: Mor Çizme - Mor Çizme İlginç - Mor Çizme Sağlık - Mor Çizme Kadın

Muhtemelen Daha Önce Hiç Denemediğiniz En İlginç Terapi Yöntemleri

Muhtemelen Daha Önce Hiç Denemediğiniz En İlginç Terapi Yöntemleri


Yaşadığımız dünyada insan nüfusu arttıkça, yeni sorunlar, psikolojik problemler ve doğal olarak da her geçen gün ilginç terapi yöntemleri ortaya çıkıyor. Özellikle klişe terapi yöntemlerinden sıkılıp, yeni terapi yöntemleri arayanlar için, muhtemelen daha önce hiç denemediğiniz en ilginç terapi yöntemleri. 

 Yeniden doğuş terapisi

Yeniden doğuş veya da yeniden doğum olarak adlandırılan bu yöntem, doğumun hem anne hem de bebek için, acılı ve travmalı bir durum olmasından esinlenilerek çıkarılmış. Yeniden doğuş terapi yönteminde doğarken yaşanan stresten kurtulmak için, nefes alma teknikleri kullanılıyormuş ve bu sayede insanların doğum travmasını yeniden yaşaması ve doğumda yaşanan stresten kurtulması amaçlanıyor. 

 Ölümü deneyimlemek – ölüm terapisi

İsmi gibi amacı da oldukça garip olan bu terapinin çıkış yeri Kore. Seul de, özellikle sınav baskısı yaşayan öğrencilerden, yaşlı olduklarından dolayı çevresindeki insanlara yük olduklarını düşünen insanlara ve intihara meyilli kişilere kadar genel anlamda bu tür düşüncelere sahip olan insanlar için uygulanıyor. İsminden de anladığımız gibi, bu terapide terapistler, ölümü deneyimliyor. Hatta bu ölüm olayı o kadar detaylı ki, vasiyetiniz ve hatta tabutunuz bile düşünülmüş. Ayrıca terapistler en az, 10 dakika boyunca tabutta kalmak zorundalar. Yetkililerin ölüm terapisi yöntemine başvurmalarının sebebi ise, intihar oranlarında yaşanan aşırı artış. Terapiye katılan katılımcılar, bu tecrübeyi yaşadıktan sonra dinlenmek üzere alınıyor ve deneyimleri onların ağzından bire bir olarak dinleniyor. Çıkan sonuçlarda ise çoğunun hayatta olmaktan mutlu bir şekilde tazelenmiş ve canlı bir şekilde klinikten ayrıldığı söyleniyor. Terapi için mi, heyecan için mi bilinmez ama bu yöntem Kore’de oldukça ilgi görüyor. 

 Mezar terapisi

Mezar terapisi Ruslar tarafından geliştirilmiş bir terapi ve en ilginç terapi yöntemleri arasında en ilginç olanlarından. Ruslar stresle mücadele için geliştirmişler bu terapi yöntemini. Yöntem, diri diri toprağa gömülerek başlıyor (Kulağa ilginç geldiğinin farkındayım) ve hayatın değerini ve güzelliğini anlayarak çıkıyorsunuz (Sıkıysa anlama). Adına aydınlık sahası dedikleri bu yer için uzmanlar : “Mezarda insan hiç bir şey duymuyor ve görmüyor. Ve hiç hareket edemiyor. İnsanın fikrin diplerine kadar dalarak tefekkür etmenin dışında bir çaresi yok.” Diyorlarmış. Bu terapiyi deneyimlemek isteyenler, 30 dakikalık terapi için 160 doları gözden çıkarmaları gerekiyor. Paralı ölüm dedikleri bu olsa gerek ama bu bir terapi yöntemi tabii ki. 

 İnci terapisi

Genellikle Çin’de uygulanan bu yöntem de, toz haline getirilen inciler, tüm vücuda ya da istenilen bölgeye sürülerek, yaşlılık önleniyor ve ömür uzatılıyormuş. Aslına bakarsanız inci tozu içeren kremler var piyasada. Bir nevi doğal güzellik terapisi de diyebiliriz inci terapisine. 

 Otonamaki (yetişkin kundağı)
Son yılların en ilginç ve meraktan mıdır bilinmez, en çok ilgi duyulan alternatif terapi uygulamalarından biri de otonamaki, yani bir diğer adı ile yetişkin kundağı. Tokyo’da, otonamaki adı verilen yeni bir rahatlama terapisiyle katılımcıların bel ve sırt bölgesindeki rahatsızlıkların azaltıldığı belirtiliyor. Terapi, katılımcıların beyaz bir file ile kundağa sarılmasıyla uygulanıyor. Kundak haline dönüşülmesi ve sallanması derken kendilerini iyice kaptırıp, başka şeyler yapmasalar bari. İnanmayacaksınız ama bu yöntem hızla yayılıyor. 

 Kriyojenik oda terapisi (soğuk oda)

Bir diğer adı soğuk oda terapisi olan Kriyoterapi (Cryotherapy) terapisi antik Yunan dönemine kadar uzanıyor. Ünlü tarihçi Heredot, Hipokrat’ın vücuttaki iltihap ve ağrılar için buz ya da kar tedavisi uyguladığını yazar. Yani terapi kendini tıbbi bir dayanağa da bağlıyor bu anlamda. Cryo, Yunanca’da soğuk anlamına gelen bir kelime. Hatta günümüze baktığımızda, profesyonel sporcuların ağrılarını dindirmek, kaslarını diri tutmak, hücrelerini yenilemek ve daha rahat performans sergilemek için tercih ettiği ‘Soğuk Oda’ terapisi seanslarının en fazla 3 dakika sürdüğünü söyleyebiliriz. ‘Soğuk Oda’ terapisi sırasında derinin yüzey sıcaklığı 1 dakikadan daha kısa bir süre içerisinde 30 santigrat dereceye kadar indirilebiliyor. Terapi sırasında insan vücudu, yüzey sıcaklığını dengelemekten vazgeçiyor ve gövdeyi korumak için kanı sorunlu bölgeye doğru çekiyor. İnsan beyni bu esnada vücudun çok büyük bir stres ve tehlike altında olduğu yanılgısına düşüyor. Gövdeye çekilen kan, bu yanılgı nedeniyle oksijen ve besinleri depolamaya başlıyor. Seans sonunda beyin, kanı önce nereye göndereceğini biliyor doğal olarak. ‘Soğuk Oda’ya giren bir futbolcu ise oksijen bakımından zengin olan kan hücreleri hemen yorgun bacak kaslarına doğru iletilmeye başlanıyor. Sonuç olarak da ‘Soğuk Oda’dan anında yenilenmiş, tüm ağrı ve yorgunluktan kurtulmuş olarak çıkılıyor. Günümüzde de bir çok ünlü sporcu ile beraber bir çok ünlü futbolcununda tercih ettiği bir terapi yöntemi. 

Kaynak: Mor Çizme - Mor Çizme İlginç

The 100 Konusu

The 100 Konusu


İlk bakışta bir bilim kurgu dizisi gibi görünse de The 100 konusu daha çok aksiyon ve macera türünde bir dizi diyebiliriz. Yazar Kass Morgan’ın ine aynı isimli romanından televizyona uyarlanan dizinin yapımcı koltuğunda (kitabı geliştirerek diziye uyarlamıştır) Jason Rotherberg oturmakta. The 100 dizisi 2014 yılının Mart ayında yayın hayatına başladı. İçinde bulunduğumuz dünyayı düşündüğümüzde, dizinin bize çok da uzak olmayan bir gelecekte geçtiğini söyleyebiliriz. 

 The 100 konusu

The 100 konusu; Yaklaşık bir asır önce gerçekleşen nükleer savaş sonrası dünya yaşanmaz bir gezegene dönüşmüştür. Bu savaş sırasında gelişmiş 12 ülke kendi halklarından bir takım insanları Ark adı verilen bir bir uzay istasyonuna çıkarmayı başarmıştır. Nükleer savaş sonrası yaşamın yok olduğu dünyadan geriye kalanlar tam 97 yıl boyunca dünyanın yörüngesinde dönen uzay istasyonunda hayatlarına devam etmiştir. Yüksek radyasyon sonucu yaşamın yok olduğu dünyaya geriye dönebilmek ve orada yaşamak Ark istasyonunda yaşayan insanların ortak hayalidir. Ancak aradan geçen 97 yıl bir çok sorunu da beraberinde getirir. Hem solunabilecek hava hem de yiyecek sıkıntısı artık Ark istasyonunda bulunan insanların hayatını tehdit etmektedir. Bu durum bazı katı kuralları da beraberinde getirir. 18 yaşını dolduran ve en basit bir suç işleyen her kişi uzaya atılarak ölüm cezasına çarptırılmaktadır.

Ark istasyonu yöneticileri, yiyecek ve temiz hava konusunda yaşanan sıkıntılardan dolayı bir çözüm arayışına girer. Tutuklu bulunan ve ölümü bekleyen mahkumlar arasından 100 kişinin bağışlanacağını açıklarlar ancak bu durum bağışlanmaktan daha farklı bir durumdur. Çünkü hemen hemen hepsi 18 yaşını yeni doldurmuş olan 100 genç dünyaya gönderileceklerdir. Görevleri ise Weather Dağı olarak adlandırılan bir dağın zirvesine iniş yapacaklar ve burada içi tamamen yiyeceklerle dolu bir uzay gemisine ulaşacaklardır. Ancak iniş planlandığı gibi gitmez ve 100 genç mahkumu taşıyan gemi dağın uzak bir bölgesine düşer. Mahkumlar dünyaya indiklerinde ise Ark istasyonu ile bağlantıyı kaybederler. Üstelik bir çoğu da Ark istasyonunda bulunan yönetime karşı iyi duygulara sahip değillerdir. Dünyaya inen 100 mahkum Weather Dağı’na ulaşmaya çalışırken aynı zamanda da nükleer savaş sonrası oluşan radyasyonun etkisinin oldukça azalmış olduğunu ve yaşamın yeniden canlandığını keşfederler. Fakat dünyaya indiklerinde hayatta kalan tek insan topluluğunun Ark istasyonunda yaşayanlar olmadığının da farkına varırlar. Nükleer savaş sonrası dünyada da hayatta kalmayı başaran insanlar vardır. Dizide dikkat etmemiz gereken bir diğer önemli detay ise Ark istasyonunda yaşayan her kişinin bir mesleği olması. Mühendislerden biyologlara, öğretmenlere ve diğer her alandaki eğitimlere ayrılan insanlar, bu şekilde yetiştirilmekte. Bir gün yeniden dünyaya dönme umudu ile insanlığın ihtiyacı olan her meslek ve alan eğitimlerle yeni nesillere aktarılmakta. 

 The 100 oyuncular

The 100 dizisi konusu itibarı ile olası bir 3. Dünya savaşı sonrasında muhtemel olarak yaşanacak olan olayları konu alan bir dizi. Bilim kurgu romanlarından televizyona uyarlanan en iyi televizyon dizilerinden olan the 100 konusu kadar oyunculuk performanslarıyla da dikkat çekiyor. 

 Clarke Griffin (Eliza Taylor)

Dünyaya gönderilen 100 genç mahkum arasında yer alan Clarke Griffin, thee 100 dizisinin başrol oyuncusu konumunda. Ailesi Ark’ın yönetici sınıfından olan Clarke’ın babası aldığı ölüm cezası ile ölmüştür. Annesi ise bir doktor ve Ark istasyonu yöneticisi olarak yaşamaktadır. Kurallar katıdır ve bu yüzden annesi dahi Clarke’ı dünyaya gönderilmekten kurtaramamıştır. Liderlik yetenekleri ile ön plana çıkan Clarke aynı zamanda dünyaya inen mahkumlar kadar Ark istasyonunda yaşayan diğer insanları da kapsayacak, sorumluluk sahibi kararlar almaya çalışmaktadır. Ancak bu durum o kadar da kolay olmayacaktır çünkü genç mahkumların hemen hemen hepsi Ark istasyonu yöneticilerine karşı kin tutmaktadır. Hem onları bir arada tutmak hem de Weather Dağı’na ulaşmak için bir çok kişi ile de mücadele etmek zorundadır. Clarke Griffin karakterini Avustralyalı oyuncu Eliza Taylor canlandırıyor. 

 Thelonious Jaha (Isaiah Washington)

Thelonious Jaha Dünyadaki nükleer savaştan kurtulup Ark İstasyonununda yaşayan insanların başkanıdır. İnsan ırkının hayatta kalması ve dünya eski haline döndüğünde yeniden dönebilmesi için çoğu zaman zor ve bedeli ağır kararlar alan Jaha, mahkumlar ve mahkum aileleri başta olmak üzere bir çok insan tarafından sevilmez. Bu durum Jaha’yı çoğu zaman duygusal paradokslar içinde bıraksa da, alması gereken kararları bedeli ne olursa olsun almaya kararlıdır. Hatta dünyaya gönderilen 100 genç mahkum arasında oğlu da vardır. Thelonious Jaha karakterini Isaiah Washington canlandırmakta. 

 Abigail Griffin (Paige Turco)

Ark istasyonunda görevli doktor ve yönetim kurulu üyesi olan Abigail Griffin aynı zamanda Clarke’ın annesidir. İnsan ırkının devam edebilmesi ve bir gün dünyaya dönebilmesi için diğer yöneticiler gibi o da yoğun çaba harcamaktadır. Bir çok Ark yöneticisinin yaşadığı duygusal paradokslardan o da nasibini alır. Kızı Clarke diğer mahkumlarla beraber dünyaya gönderildiğinde ise kurallara uymaktan başka çaresi yoktur. Hem diğer insanların sorumlulukları hem de annelik iç güdüsü arasında zor kararlar almaya mecbur kalsa da tek düşüncesi dünyaya gönderilen kızının hayatta kalmasıdır. Abigail Griffin karakterini Paige Turco canlandırıyor. 

 Marcus Kane (Henry Ian Cusick)

Ark istasyonu yönetim kadrosunda yer ala Marcus Kane güvenlikten sorumlu olan yönetim kurulu üyesidir. Sert ve çoğu zaman acımasız olan karakteri, başkanın kararlarını desteklemek ve insanların uzun vadede çıkarlarını koruma girişimleri ile çoğu zaman Abigail ile karşı karşıya gelirler. Kurallara sıkı sıkıya bağlı olan Marcus’un sert ve acımasız gibi görünen karakterinin altına gizlenmiş insani ve duygusal bir yönü daha vardır. Ark istasyonunun tüm güvenliğinden sorumlu olan Marcus Kane karakterini Henry Ian Cusick canlandırıyor. 

 Bellamy Blake (Bobby Morley)

Ark İstasyonunda güvenlik ve koruma personeli olarak görev yapan Bellamy Blake, dünyaya gönderilecek mahkumlar arasında kız kardeşi Octavia’nın da olduğunu öğrenince onunla birlikte gemiye biner. Hayatta en çok değer verdiği şey kız kardeşidir ve her fırsatta onu korumak için her şeyi yapar. Liderlik yetenekleri ön planda olan Bellamy dünyaya gönderilen genç mahkumlar arasındaki en güçlü ve en zeki kişilerin başında gelir. Hayattaki en öncelikli amacı ise kız kardeşidir. Bellamy karakterini Bobby Morley canlandırıyor. 

 Wells Jaha (Eli Goree)

Başkan Jaha’nın oğlu olan Wells, en yakın arkadaşı olan Clarke ile birlikte dünyaya gönderilen mahkumlar arasındadır. Eğitimli ve kanunlara bağlı olarak yaşayan bir genç olan Wells, babasının aksine daha duygusal bir yapıya sahiptir. Ancak yıllar boyunca mahkum edilen, bir çok kişinin ölümünü onaylayan ve mahkumları dünyaya gönderen kişi babası olduğu için diğer mahkumlar tarafından ön yargı ile karşılanacaktır. Wells için dünyadaki mücadele diğerlerine oranla daha zor geçer. Wells Jaha karakterinde Eli Goree oynuyor. 

Octavia Blake (Marie Avgeropoulos)

Ark istasyonu kurallarından dolayı yıllar boyunca gizli olarak yaşayan Octavia, fakr edildiğinde mahkum edilir ve öldürülmekten dünyaya gönderilecek mahkumlar arasında yer alarak kurtulur. Hayatta yaşayan tek aile bireyi abisi Bellamy’dir. Abisinin de gemiye gelmesi ile birlikte bir nebze rahatlasa da, abisinin aşırı korumacı tavrı sık sık Octavia’yı zor durumda bırakacaktır. Korkusuzluğu ve cesareti ile dikkat çeken karakteri Marie Avgeropulos canlandırıyor. 

 Finn Collins (Thomas McDonell)

Astronot eğitimi alan Finn uzay gemisi ile dünyaya gönderilen mahkumlar arasındadır. Diğer meslek guruplarına oranla daha farklı bir eğitim aldığı için mesleği gereği dünya yüzeyi üzerinde eğitimi ile ilgili çok fala bir eylemde bulunmamakta. Ancak cesareti ve aklı sayesinde dünyaya inen mahkumları bir arada tutmak için büyük çaba sarf etmekte. Finn Collins karakterini Thomas McDonell canlandırıyor. 

 Jasper Jordan (Devon Bostick)

The 100 dizisi karakterlerinden biri olan Jasper Jordan, dizinin konusunu en iyi yansıtan karakterler arasında. Henüz çocuk veya da genç denilen yaşlardaki insanların yönetim kuralları gereği zorlu bir göreve belki de ölüme terk edilebilmelerini bize en iyi hissettrien karakterler arasında. Ergen tavırları ve biraz da rahatına düşkünlüğü ile dikkat çeken Jasper ile Monty yakın arkadaştır. Jasper Jordan rolünde Kanadalı aktör Devon Bostick var. 

Monty Green (Christopher Larkin)

Dünyaya gönderilen uzay gemisinde yer alan Monty Green en yakın arkadaşı Jasper ile beraber hareket etmektedir. Bilgisayar eğitimi alan Monty dost canlısı olsa da Jasper dışında dışındakilerle çok fazla diyaloğa girmemektedir. Dünyaya gönderilen genç mahkumlar arasında en fazla teknik bilgiye sahip olması Monty’nin omuzlarına zaman zaman ağır yükler yükleyecektir. Monty karakterini Christopher Larkin canlandırıyor. 

 John Murphy (Richard Harmon)

Dünyaya gönderilen 100 genç mahkumdan biri olan Murphy, asi olduğu kadar da sürekli bireysel hareket eden bir karaktere sahiptir. Kişisel çıkarlarına göre davranan ve kendi doğrularına göre yaşayan Murphy düzen ve kurallara tamamen zıt hareket eden bir yapıda. The 100 dizisinde Murphy karakterini Richard Harmon canlandırıyor. 

 Lincoln (Ricky Whittle)

Thee 100 konusu ve içeriğinden bahsederken, dünyaya inen mahkumların kısa bir zaman sonra dünyada yaşayan tek topluluğun kendileri olmadığından bahsetmiştik. Lincoln karakteri de dünyada yaşayan ve nükleer savaş sonrasında hayatta kalmayı başaran insanların neslinden geliyor. Kabileler şeklinde yaşayan dünyalıların aksine kabilesinden dışlanmış olan Lincoln karakterini Ricky Whittle canlandırıyor. 

 Raven Reyes (Lindsey Morgan)

Raven Reyes yine eğitimini teknik konular üzerine almış bir genç. Ark istasyonunun gönderdiği 100 gencin dışında ayrı olarak dünyaya gelen Raven teknik bilgi ve becerisi ile vazgeçilmez karakterlerden biri. Teknik konulardaki başarısından ayrı olarak Raven Reyes, cesareti ve azmi ile de dikkat çeken bir karakter. Raven Reyes karakterini Lindsey Morgan canlandırıyor. 

 Anya (Dichen Lachman)

Yine Lincoln gibi nükleer savaş sonrası hayatta kalmayı başaran insanların soyundan gelen bir dünyalı. Anya’yı farklı kılan ise dünyadan bulunan kabilelerden birinin lideri olması. Anya karakterini ise başarılı oyuncu Dichen Lachman canlandırıyor. 

Kaynak: Mor Çizme - Mor Çizme Dizi - Mor Çizme Sinema-Tv

3 Nisan 2018 Salı

Jason Rothenberg Kimdir

Jason Rothenberg Kimdir


Amerikalı televizyon yapımcısı ve yazarı olan olan Jason Rothenberg şu an yayında olan The 100 adlı televizyon dizisinin yapımcısı. Amerika, Detroit doğumlu olan televizyon yapımcısı ve yazar Jason Rothenberg, 2005 yılında Body Politic adlı bir televizyon çalışması için pilot çekim yapmış, ancak proje 2009 yılına kadar süren bir dizi aksaklık sonucunda satın alınmamıştır. 

 Jason Rothenberg kimdir

2005 Jason Rothenberg, Bill Robinson ile birlikte Body Politic adlı bir televiyon dizisi için pilot çekim yapmış ancak dizi bir türlü CW tarafından vizyona alınmamıştır. Yaklaşık 4 yıl kadar süren bu yayınlanacak mı, yayınlanmayacak mı sorunsalı 2009 yılında kesin olarak olumsuz bir cevapla sonuçlanmıştır. Daha sonra bu diziyi diğer televizyon kanallarına satmaya çalışsa da, başarılı bir sonuç alınamamıştır. Ancak bu pilot çalışma bir çok olumlu eleştiriyi almayı başarmıştır. 

 Jason Rothenberg

2013 yılında ise televizyon yapımcısı Jason Rothenberg, Amerikalı bilim kurgu yazarı Kass Morgan tarafından yazılan bir bilim kurgu serisi olan The 100 romanını televizyona uyarlamak için kolları sıvadı. Mart 2014 yılında ilk bölümü ile izleyici karşısına çıkan dizi 2,7 milyon Amerikalı tarafından izlendi. CW yöneticileri dizinin 2. Sezonu için de sipariş verirken, 2. Sezonun yayınlanmasının ardından bazı eleştirmenler tarafından eleştirilern ilk sezondaki olumsuzluklar aşıldı. Genel anlamda başarılı olan ilk sezona göre ikinci sezon daha başarılı bulundu. Dizi mevcut durumda beşinci sezon için de onay almayı başardı. 

Jason Rothenberg The 100

The 100 konusu; Dünyada yaşanan bir nükleer felaket sonrası 12 gelişmiş ülke kendi ülkelerinde bulunan insanların bir kısmını Ark adlı bir uzay istasyonuna gönderirler. Aradan geçen 97 yıl sonrasında yeniden dünyaya inmeyi ve insanoğlu neslini dünyada devam ettirmeyi düşünen yöneticiler bu anlamda 100 genç mahkumu dünyaya gönderirler. Dizi bir bilim kurgudan çok aksiyon ve macera türündedir. Dördüncü sezon içerisinde senaryoda öldürülerek diziden çıkarılan ve Lincoln karakterini canlandıran İngiliz aktör Ricky Whittle yapımcıyı eleştiren açıklamalarda bulunmuştur. Aktöre göre yapımcı Jason Rothenberg kendisini bilerek öldürerek diziden çıkarmıştır. Çıkarılmadan önce de senaryodaki etkisinin yapımcı tarafından azaltılmaya çalışıldığını ve öne çıkan karakterinin daha pasif bir hale dönüştürüldüğünü söylemiştir. Jaso Rothenberg ise bu konuda fazla açıkma yapmaktan kaçınarak, oyuncunun yeni projelerinde başarılı olacağı yönünde iyimser açıklamalarda bulunmuştur. Yine dördüncü sezonda öldürülerek diziden çıkarılan Lexa adlı lezbiyen karakter sonrasında da dizinin hayranları öfkeli bir şekilde tepkilerini belirtmiştir. Bu durum sonrasında Rothenberg bir özür mektubu yayınlayarak, tüm dizi hayranlarından özür dilemiştir. 

Kaynak: Mor Çizme - Mor Çizme Dizi - Mor Çizme Sinema - Mor Çizme Biyografi